Buda’nın Beyni ya da Meditasyonun Nörolojik Yönü

blob-article

Meditasyonla geçen sene aldığım psikoloji derslerinde tanıştım. Öncesinde meditasyon benim için sadece öfkeliyken sakinleşmeme yardımcı olabileceğine inandığım bir nefes egzersiziydi. Derste öğrendiklerim haricinde okuduğum Buda’nın Beyni kitabı, meditasyon hakkındaki düşüncelerimi köklü bir biçimde değiştirdi.

Meditasyonla geçen sene aldığım psikoloji derslerinde tanıştım. Öncesinde meditasyon benim için sadece öfkeliyken sakinleşmeme yardımcı olabileceğine inandığım bir nefes egzersiziydi. Derste öğrendiklerim haricinde okuduğum Buda’nın Beyni kitabı, meditasyon hakkındaki düşüncelerimi köklü bir biçimde değiştirdi.

Rick Hanson ve Richard Mendius’un yazmış olduğu Buda’nın Beyni: Mutluluk, Sevgi ve Bilgelik Üzerine Nörobilimsel Bir İnceleme, öncelikle ismimin hakkını veren bir kitap. Meditasyonla ilgili yazılan ve sadece kişisel deneyimler üzerinden ilerleyen kişisel gelişim kitaplarından biri değil ama bu yazı, bu kitaptan öğrendiklerim üzerine kurulu olacak. Benim için detaylı, üzerinde düşünerek, zaman zaman aldığım notları tekrar okuyarak geçirdiğim bir okuma oldu. Bunun en önemli sebebi de bu kitapta yer alan neredeyse tüm bilgilerin çeşitli araştırmalarla destekleniyor olması.

“Zihninizde herhangi bir sınır olduğu bile söylenemez. Tüm içerikler birbirine akar; duyular düşüncelere, hislere, arzulara, eylemlere ve daha çok duyuya dönüşür. Bu bilinç akışı, anlık sinir birimleriyle bağıntı içindedir; her birim genellikle bir saniyeden kısa bir süre içinde bir sonrakinin içinde çözülür.”

Ben bu kitapla beraber etrafımdaki insanlara gösterdiğim merhameti kendimden esirgediğimi fark ederek ve bu kitabı bir öğretici olarak kabul ederek okudum. Çok şey öğrendiğimi itiraf etmeliyim; merhametim kadar öfkemin de yoğun olduğunu ve ikisi arasında, ılımlılık sayesinde, kendime ait bir alan yaratabileceğimi gördüm. Tabii bununla sınırlı kalmadı; okuduklarım, zaten insani olarak uyguladığımı sandığım pek çok pratikte derinleşmemi de sağladı.

Yazının başında bahsettiğim psikoloji dersi sayesinde insanların duygu durumlarında yaptığı olumlu değişiklikleri öğrendikten sonra sebat edip meditasyon yaptım ama bir süre sonra pes ettim. Çünkü aslında meditasyon hiç de göründüğü kadar kolay değil. Her şeyin hızla aktığı bir devirde yaşıyoruz, akıştaki herhangi bir eyleme bile yoğunlaşmak oldukça zor olabiliyor ama meditasyon aynı zamanda bize bu çılgın devirde konsantrasyon seviyemizi arttırabileceğimizi söylüyor. Benim için onu cazip kılan en önemli neden buydu. Yüksek konsantrasyonla yapmakta zorlandığım pek çok işi daha kolay ve daha kısa zamanda ve daha iyi bir şekilde yapabileceğime inanıyordum. Ki bu inancımda haksız da sayılmam fakat okudukça öğrendim ki çok daha fazlasına ihtiyacım var ve kitap da bana çok daha fazlasını öğretmek için hazır.

“Gün içinde sadece bir dakikalığına bile olsa bilinçli şekilde bir şeye yaklaşmak veya ondan kaçınmaya dair tüm tercihlerinizi bırakın. Sonra bu pratiğin süresini gittikçe artırın. Eylemleriniz pozitif veya negatif duygu tonlarına verilen reaksiyonlar olan arzularınız tarafından değil, değerleriniz ve erdemleriniz tarafından yönlendirilmeye başlayacaktır.”

Buda’nın Beyni, bölüm bölüm meditasyonu ele almış ama bunu her bölümde odaklandığı başka bir alan üzerinden yapmış. Beynimizi dönüştürebileceğimizi, negatif bilgilere olan duyarlılığımız açısından ele alıp, negatif düşünceyi pozitife çevirmenin yollarını ve zamanla bu konuda ustalaşacağımızı anlatan ve kendimize iyi davranmanın yollarını, acının evrimini,  ılımlı kalmanın yollarını aşama aşama inceleyen bir kitap. Tüm bunları ilk başta detaylı bilimsel verilerle anlatması, sonra budizmin öğretileriyle harmanlaması yine her bölümün sonunda önemli noktaları özetlemesi şahane. Bu açıdan burada öğretilen pratikleri hayatınızda uygulamakta oldukça zorlansanız bile elinizde iyi tasarlanmış bir kitap olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Serotonin, oksitosin hormanlarına dair bilgilerin yanı sıra beynin işlevi ve çalışma sistemine dair de pek çok şey öğreniyorsunuz. Belki bir süre sonra aklınızda kalmayacak bilimsel terimlere rağmen kitap kitabın dili çok iyi ayarlanmış.

“Olumsuzluk önyargısı öfke, keder, depresyon, suçluluk ve utanç gibi diğer keyifsiz duyguları da üretir veya yoğunlaştırır. Geçmişteki kayıp ve başarısızlıkları vurgular, mevcut becerileri küçümser, gelecekteki zorlukları abartır. Bunun sonucunda zihin sürekli bir kişinin karakteri, tavrı ve potansiyeliyle ilgili olarak haksız hükümlerde bulunma eğilimindedir. Bu yargıların ağırlığı sizi gerçekten de yorabilir.”

Daha önce mutluluğun şifresini sunduğu iddiasında olan kitaplar da okumuştum ve o kitapları mutluluğun bir formülü olmadığına ikna olarak kapattım her seferinde. Fakat Buda’nın Beyni, sistematik bir şekilde ilerleyen, kendi içinde bir formüle sahip bir kitap ve amacı insanları aptalca mutluluk peşinde koşmaya itmek değil. Aksine tüm zorluklar, yenilgiler, kayıplar, tutulmayan sözler ve yitirilen sevgiler karşısında sakin, dingin, ılımlı bir şekilde ayakta kalmamıza yardımcı olma isteği taşıyan bir kitap. Dolayısıyla hayata daha olumlu bakmanıza yardımcı oluyor. Bu kitaba bir eleştiri eklemem gerekirse eğer, referans aldıkları makalelere dair daha çok bilgiye sahip olmak isterdim. Bu benim için önemliydi; bunun yerine araştırmaların sonuçlarına odaklanmış, bense bu sonuçlara ulaşana kadar giden süreci de takip eden bir okurum.

Buda’nın Beyni, tüm bu özellikleriyle meditasyona ilgi duyanlar için öğrettiği pratiklerle bir başucu kitabı ve aynı zamanda yeni başlayanlar için doğru bir başlangıç kitabı. Bir kitabı okurken neler öğrendim diye düşünen biriyim ve bu kitaptan çok şey öğrendim. Bu yüzden meraklılarına tavsiye ederim.

Esra Karadoğan

 

Brand Slider