Karanlığın İçinde

blob-article

Huzur, mutmain olmak, tüm dinlerin ve spritüel anlayışın da peşinde koştuğu bir kavram. Psikoloji biliminin mutluluk, huzur üzerine yaptığı deneyleri, deneylerin sonuçlarını araştırmaları okuduktan sonra az biraz psikoloji ve bolca spirituelliğin harmanlandığı bir kitabı okumak benim için ilginç bir deneyim oldu.

Huzur, mutmain olmak, tüm dinlerin ve spritüel anlayışın da peşinde koştuğu bir kavram. Psikoloji biliminin mutluluk, huzur üzerine yaptığı deneyleri, deneylerin sonuçlarını araştırmaları okuduktan sonra az biraz psikoloji ve bolca spirituelliğin harmanlandığı bir kitabı okumak benim için ilginç bir deneyim oldu. Bugün işte bu kitaptan bahsedeceğim. Ben bunu bir deneyim olarak görüyorum çünkü yazar da bu şekilde yaklaşmış kitaba, her kitapta anlatılan hikâyecikler, karanlığa ve dahi hayata nasıl bakmamız gerektiğine dair öğütler ve sabah akşam dinlediğimiz vaazlar gibi bir anlatım mevcut. İlk defa Osho’nun bir kitabını okudum. Kitabın adı: Karanlığa Âşık Olmak.

Kendimi spritiuel değil ama inançlı bir insan olarak tanımlıyorum ancak kitabı okumaya başlamadan önce yazarı hakkında çok da bilgili olmadığımı itiraf etmeliyim. Kitabın henüz önsözünde Rabia El- Adeviyye’ye dair bir hikâye görünce şaşırmadım değil. Hz. Rabia’nın da kıssasından bahseden spritüel bir lider Osho ve bana göre hayattaki tüm anlatıları kendine göre bulan, yontan, işleyen biri. Kitaba fazlasıyla ön yargılı yaklaştığımı baştan itiraf etmeliyim. Belki çok da hâkim olmadığım bir alan olduğundan dolayı ama ilgiyle okuduğum, altını çizdiğim yerler de oldu. Bağlılık ile ilgili söylemleri, daha önce adını koyamadığım ama derinden hissettiğim bir bakış açısını yansıtıyor. Bir keşişin karısından vazgeçmiş olmasına dair bir bölüm var, keşiş karısından vazgeçiyor ve karısı öldüğü zaman “son engel de kalktı,” diyor. Osho buna tepki gösteriyor: “Yanılsama devam ediyor çünkü keşiş, karısının kendi karısı olduğuna dayanarak ondan vazgeçti. Yirmi yıldan sonra hâlâ ona aitti. Karısı, keşişin vazgeçtiği mülküdür! Zihninin iç katmanlarında, kadın hâlâ bir bariyer olarak algılanmaktadır. Keşiş kadını kendi mülkü olarak görür ve bu yüzden ona bağlıdır; bu bir yanılsamadır. Sonra keşiş ondan vazgeçer, bu da başka bir yanılsamadır.” Buradaki tüm öğretiyi aktarmak niyetinde değilim ama Osho’nun zaman zaman sadece kadınlara seslendiğini düşündüğüm oldu.

Bu kitabı, çoğu zaman düşüncelerini merak ettiğim birini dinler gibi okudum. Beni yakaladığı yerler de oldu fakat insanın her kitaptan öğreneceği vardır diye düşünerek okuduğumda, bazen insanların görüşlerine karşı ne kadar hassas olduğum, ne kadar önemsediğimi fark ettim. İnsanların dış görünüşlerine dair inançları da buna dâhil.  

“ Başka insanların gözleri, kendi görüntülerimizi gördüğümüz canlı aynalardır. Eğer birkaç kişi sana iyi olduğunu söylerse, egona güzel bir destek verilmiş olur. Birileri sana iyi dediğinde ne olur? Bu yalnızca iyi bir görüntüdür. Ve eğer birkaç kişi sana budala, aptal, kötü derse eve üzgün gidersin, gece uyuyamaz, sağa sola dönüp durursun. Birkaç kişinin görüşü neden seni bu kadar çok etkiler? Zihinlerinde oluşan görüntü hoş değildir; onların gözünde görmek istediğin orada değildir ve rahatsız olmuşsundur.”

Osho’nun düşünceleri size de farklı gelebilir, zaman zaman kızabilirsiniz belki, inançlı bir kişi olarak zaman zaman anlamlandıramadığım şeyler oldu ama yine de onu anlamak için okudum. Osho kendisi açık açık söylüyor ve bunu sanırım tüm kitap boyunca akılda tutmak gerekiyor:

“Tüm amacım, sizin bu konuları düşünmenizi sağlamak; eğer bunu yanlış buluyorsan, boş ver gitsin. Veya sana doğru geliyorsa, o zaman dene.”

Okur olarak okuduğumuz her kitaptan bir şeyler öğreneceğimi varsayarak okurum, kitap bana uymayabilir, yazarın yaklaşımı hoşuma gitmeyebilir. O yüzden bazı bölümlerde sıkıldığımız, “lütfen beni anlamaya çalış,” ya da “işittim” gibi anlatılan hikâyelerin beni çekmediğini söylemek zorundayım. Bana hitap etmedi ama yine de öğreneceğim neler olabilir merakıyla ilerledim. Sonuç olarak aydınlığın sınırlanabilir ve karanlığın sonsuzluğa uzanan yapısına dair daha geniş bir bakış açısı kazandım. “Zihin arayıştadır,” diyor Osho, bu konuda katılıyorum ona, mutluluğa ulaşmamızı vaat eden çoğu kişisel gelişim kitabı da benzerini söyler ama Osho ekler, neyi arıyorsan onun yokluğundan arıyorsundur. İnançsızlar, inanç arayışı içine girer, düşüncesini ise kendi zihnimde bir iki tur daha döndürmek istiyorum. Gerçekten böyle midir yoksa başka eksiklikleri kapatmak için mi aramaya koyuluyoruz. İnsan hayatında zaman zaman tüm peşinde koştuklarının anlamsız olduğunu görüyor. Bu kitap benim için bunun altını bir kez daha çizdi. Sağlık peşinde koşan insan sağlığı olmadığı için uğraşıyordur, zenginlik peşinde koşan insan da aynı şekilde. Kim neyi arıyorsa o, eksiktir ya da zihinsel anlamda eksikliğini hissediyordur.

“Şimdiye kadar bir numara olan hangi kişinin mutlu olduğu görülmüş. Ve daha doğrusu, bir numara olmayı kim başarabilmiş? Nereye ulaşırsan ulaş, her zaman senden daha önce biri vardır. Her zaman daha önde birileri ve daha arkada birileri vardır, sanki tüm insanlık bir çemberin içinde hareket ediyor gibiyiz: Ne kadar koşarsan koş yine de önünde birileri olacak ve birileri muhakkak arkanda kalacak. Ve sen bir numara olmayı hedefliyorsun!”

Psikoloji okumamın bana katkılarından bir tanesi kabullenme durumum oldu, duygularımı, kendimi kabullenebildiğim, onlarla yaşamayı öğrenebildiğim ölçüde kolaylaştı hayatım. Osho’nun anlattığı tüm hikâyelerde bunun izini gördüm. Aydınlıkta olmayı herkes sever, insanın gözüne sınırsız gözükür ama aydınlığın sınırları vardır. Karanlıkta olmak ise tam tersine kaçınmamız gerektiğini düşündüğümüz bir durumdur, sınırsız olan karanlıkta kalıp, durup beklemek, hiçbir şeyin gelmemesini beklemek, olanı olduğu gibi kabullenmek belki de bu hayatta kendimiz için yapabileceğimiz, hayatla baş etme becerilerimizi geliştirmemiz için gereken bir şeydir. Kitabın bazı bölümlerinde Osho buna da değinmiş. Meditasyon ve yoga yapmaya dair bazı öğretiler de mevcut.

“Herkes evden, başkalarının –her bir kişinin- kendisini fark edeceği düşüncesiyle çıkıyor. Diğeri de aynı düşünceyle çıkıyor. O da başkaları tarafından fark edilmek için çıkıyor. Aynalarımızı yanımıza alsak ve her istediğimizde onlara baksak daha iyi olurdu. Bazı akıllı kadınlar aynalarını yanlarında taşımaya başladı. Erkekler o kadar akıllı değil veya o kadar cesaretleri yok.”

Bunu yapabiliyor muyuz, bir yandan egolarımızı yere bırakıp, bir yandan da en yakın dostumuzun kendimiz olduğunu fark edip, kendimize sımsıkı sarılabiliyor muyuz? Bunu uzun boylu düşünmek gerekir belki de. Kitabı bu niyetle okursak, bizi düşünmeye teşvik etmesi amacıyla yani, her okurun ilgisini çekecek bölümler olacaktır. Bu açıdan bazen herkes tarafından sevilmeye ihtiyacı olduğu için, herkesin yanında onlardanmış gibi davranan insanları hatırlatıyor. Osho hakkında tam bir bilgiye sahip olmak için belki daha çok okumak, araştırmak gerekir. Bu arada şunu da belirtmeliyim ki, genelde bu tarz kitaplarda çevirinin özenli yapılmadığını düşünürdüm ve sevmediğimde kitabın kalbine ulaşamamamın sebebi olarak çeviriyi suçlardım. Bu kitap benim için bu türdeki kitaplar arasında özenli çevirisi ile yayıma hazırlanma sürecini belli eden kitaplardan.

Esra Karadoğan

 

 

Brand Slider